Dijital reklamcılık, geleneksel yöntemlerin çok ötesine geçerek daha otomatik, veriye dayalı ve ölçülebilir hale geldi. Bu dönüşümün merkezinde ise programatik reklamcılık yer alıyor. Programatik reklamlar, reklam satın alma ve yerleştirme süreçlerini algoritmalar aracılığıyla gerçek zamanlı olarak yöneten bir sistemdir. Bu sistemin sağlıklı işlemesi, birçok teknik bileşenin ve platformun bir arada çalışmasını gerektirir. Bu yazımızda, programatik dünyada sıkça duyduğunuz ama belki de tam anlamıyla kavrayamadığınız tüm kavramları detaylı bir şekilde açıklıyoruz. Hem sektöre yeni adım atanlar hem de bilgisini pekiştirmek isteyenler için kapsamlı bir sözlük niteliğinde!
Ad Exchange
Ad Exchange, reklam verenlerle yayıncıları bir araya getiren dijital bir pazaryeridir. Bu platform, reklam envanterinin açık artırma ile gerçek zamanlı olarak alınıp satılmasına olanak tanır. Reklam gösterimi başına teklif verme (bidding) mantığıyla çalışır ve böylece en yüksek teklifi veren reklamveren, belirli bir reklam alanını satın alabilir. Ad Exchange’ler, DSP’ler ve SSP’lerle entegre çalışarak reklam alanlarının en kârlı şekilde değerlendirilmesini sağlar. Yayıncılar gelirini maksimize ederken reklamverenler de hedef kitlesine daha verimli şekilde ulaşır.
Demand Side Platform (DSP)
Demand Side Platform, reklamverenlerin farklı yayıncı envanterlerine erişerek reklam satın alabildiği otomatikleştirilmiş bir sistemdir. DSP’ler, kampanya bütçesi, hedef kitle özellikleri, cihaz türü, lokasyon gibi birçok parametreye göre reklam satın alımını yönetir. Reklamverenler DSP üzerinden Ad Exchange’lere bağlanarak teklif verir ve RTB aracılığıyla en uygun gösterimi satın alır. Böylece reklam harcamaları daha kontrollü ve optimize şekilde yönetilir. DSP’ler, büyük veri ve algoritmalarla desteklendiğinden yüksek verimlilik sağlar.
Supply Side Platform (SSP)
Supply Side Platform, yayıncıların reklam alanlarını programatik pazaryerlerine sunmalarını sağlayan teknolojidir. SSP’ler, envanterin birçok farklı Ad Exchange ve DSP’ye açılmasını sağlayarak rekabeti artırır. Böylece yayıncılar en yüksek teklifi veren reklamverene yer sağlar ve gelirlerini artırır. SSP’ler aynı zamanda reklamın ne zaman, kimlere ve hangi formatta gösterileceğini optimize eder. Yayıncılar için en uygun fiyat ve marka uyumluluğu sağlanması açısından kritik rol oynar.
Data Management Platform (DMP)
Data Management Platform, kullanıcı verilerini toplayan, analiz eden ve bu verileri hedefleme için kullanılabilir hale getiren platformdur. DMP’ler genellikle web siteleri, mobil uygulamalar ve CRM sistemlerinden gelen verileri bir araya getirir. Reklam kampanyalarının daha kişiselleştirilmiş ve etkili hale gelmesi için segmentasyon yapar. Özellikle lookalike audience oluşturmak için kullanılır. DMP, hem reklamveren hem de yayıncı için daha bilinçli ve veri temelli kararlar alınmasına katkı sağlar.
Real-Time Bidding (RTB)
Real-Time Bidding, reklam alanlarının her bir gösterim için açık artırma usulüyle milisaniyeler içinde satıldığı programatik modeldir. Bir kullanıcının web sayfasını açtığı anda, DSP’ler teklif verir ve en yüksek teklifi sunan reklam görüntülenir. Bu süreç tamamen otomatik ve gerçek zamanlı gerçekleşir. RTB, reklam bütçesinin yalnızca hedef kitleye yönelik harcanmasını sağlayarak maliyet etkinliğini artırır. Aynı zamanda reklamverenin her gösterim için farklı teklif vermesine olanak tanır.
Private Marketplace (PMP)
Private Marketplace, yalnızca davet edilen reklamverenlerin katılabildiği özel bir programatik reklam alanıdır. Yayıncılar, envanterlerini herkese açmak yerine sınırlı sayıda ve güvenilir markalara sunar. Bu model genellikle premium içerik sunan haber siteleri veya video platformları tarafından tercih edilir. PMP’ler sayesinde reklamverenler, daha kaliteli ve markaları için güvenli alanlarda reklam gösterme fırsatı bulur. Aynı zamanda yayıncı da gelirini artırırken marka değerini koruyabilir.
Programmatic Direct
Programmatic Direct, reklamveren ile yayıncı arasında doğrudan bir anlaşma yapılmasını ifade eder. Bu yöntemde RTB gibi açık artırma süreci işlemez; fiyat ve gösterim sayısı önceden belirlenir. Genellikle yüksek bütçeli kampanyalar için tercih edilir çünkü markalar sabit bir yerleşim ve görünürlük garantisi ister. Programatik sistem üzerinden otomatik olarak işlediği için manuel süreçlerden daha verimli çalışır. Marka güvenliği ve görünürlük açısından avantajlıdır.
Header Bidding
Header Bidding, yayıncıların reklam envanterlerini birden fazla SSP’ye aynı anda sunmalarına olanak tanır. Geleneksel “waterfall” yönteminde teklifler sırayla değerlendirilirken, Header Bidding’de tüm SSP’ler aynı anda teklif verir. Bu da daha rekabetçi tekliflerin alınmasını ve yayıncının gelirini artırmasını sağlar. Ayrıca reklam yüklenme süresi kısalır ve gecikmeler azalır. Yayıncı açısından kontrolü artıran, reklamveren açısından ise görünürlük fırsatını yükselten bir teknolojidir.
Second-Price Auction
Second-Price Auction, reklam alanı için en yüksek teklifi verenin kazandığı fakat ikinci en yüksek teklifin biraz üzerinde bir fiyat ödediği açık artırma modelidir. Bu model, reklamverenlerin gerçek değerleriyle teklif vermesini teşvik eder. Çünkü teklif ne kadar yüksek olursa olsun, genellikle daha az ödenir. Bu sayede bütçe daha verimli kullanılabilir. Eskiden programatik reklamcılıkta en çok kullanılan model buydu; ancak son yıllarda First-Price Auction’a doğru bir geçiş gözlenmektedir.
First-Price Auction
First-Price Auction, reklam alanını kazanan teklif sahibinin verdiği fiyatı tam olarak ödediği açık artırma modelidir. Bu modelde tahmin oyunu yoktur; yüksek teklif veren tüm maliyeti üstlenir. Reklamverenler bu sistemde teklif stratejilerini daha dikkatli ayarlamalıdır çünkü fazla ödeme yapma riski daha yüksektir. Son yıllarda şeffaflık ihtiyacı nedeniyle birçok platform bu modele geçiş yapmıştır. Ancak dikkatli optimizasyon yapılmadığında bütçeler hızla tükenebilir.
Cost Per Mille (CPM)
CPM, 1000 gösterim başına reklamverenin ödemesi gereken ücreti ifade eder. “Mille” Latince’de bin anlamına gelir. Görüntülenme odaklı kampanyalarda yaygın olarak kullanılır, özellikle marka bilinirliği oluşturmak isteyen markalar için uygundur. CPM modeli, reklamın tıklanıp tıklanmadığına bakmaksızın sadece görüntülenmesini baz alır. Bu nedenle dönüşüm oranı odaklı kampanyalar için değil, geniş kitle erişimi isteyen kampanyalar için daha uygundur.
Cost Per Click (CPC)
CPC, reklamverenin her tıklama başına ödediği maliyeti belirtir. Bu model, kullanıcı etkileşimini hedefleyen performans odaklı kampanyalar için idealdir. Reklam gösterilse bile kullanıcı tıklamadığı sürece ödeme yapılmaz, bu da reklamveren için daha kontrollü bir bütçe yönetimi sağlar. Genellikle e-ticaret, uygulama indirme ve form doldurma gibi aksiyon odaklı hedeflemelerde tercih edilir. Ancak tıklamaların kalite düzeyi iyi izlenmeli; aksi takdirde maliyetler boşa gidebilir.
Cost Per Acquisition (CPA)
CPA, reklamın kullanıcıdan belirli bir aksiyon (satın alma, üyelik, kayıt, indirme vb.) alması durumunda reklamverenin ödediği maliyettir. Bu model doğrudan dönüşüm odaklıdır ve yatırımın geri dönüşü (ROI) açısından en çok takip edilen metriklerden biridir. Reklamveren yalnızca sonuç alındığında ödeme yaptığı için daha düşük risklidir. Ancak genellikle daha pahalıdır çünkü yalnızca etkili reklamlar ödeme oluşturur. CPA hedeflemesi, kampanyaların optimize edilmesinde önemli rol oynar.
Viewability
Viewability, bir reklamın gerçekten kullanıcı ekranında görünüp görünmediğini ölçen metriktir. Örneğin bir banner reklam, sayfanın en altında yer alıyor ve kullanıcı oraya hiç kaydırmıyorsa, bu gösterim teknik olarak sayılır ama görünür değildir. IAB (Interactive Advertising Bureau), bir reklamın görünür sayılması için en az %50’sinin ekranda 1 saniye (video için 2 saniye) görünmesini yeterli kabul eder. Reklamverenler için yalnızca görülen reklamlar değer taşır; bu nedenle viewability oranı oldukça önemlidir. Düşük viewability, hem bütçe israfına hem de düşük etkileşime yol açar.
Ad Impression
Ad Impression, bir reklamın kullanıcıya gösterildiği her bir kez için kullanılan terimdir. Bu, reklamın tıklanıp tıklanmadığına bakılmaksızın sayfanın kullanıcıya yüklenmesiyle gerçekleşir. Programatik reklamcılıkta kampanya performansını izlemek için temel metriklerden biridir. Yüksek gösterim sayısı, markanın görünürlüğünün arttığını gösterse de tek başına başarıyı ölçmek için yeterli değildir. Bu nedenle impression metriği genellikle viewability, CTR ve dönüşüm oranları ile birlikte değerlendirilir.
Ad Inventory
Ad Inventory, bir yayıncının web sitesi, mobil uygulama veya dijital platformlarında satışa sunduğu tüm reklam alanlarını kapsar. Bu alanlar; banner, video, pop-up veya native reklam formatlarında olabilir. Yayıncılar, bu envanteri SSP’ler aracılığıyla reklamverenlere sunarak gelir elde eder. Envanterin niteliği, görünürlüğü, hedef kitle yapısı gibi faktörler, fiyatı doğrudan etkiler. Programatik sistemlerde envanterin doğru sınıflandırılması, gelir optimizasyonu açısından kritik öneme sahiptir.
Lookalike Audience
Lookalike Audience, mevcut hedef kitlenize benzer özellikler taşıyan yeni kullanıcı gruplarının oluşturulmasını ifade eder. Bu yöntem, DMP veya sosyal medya reklam platformlarında bulunan algoritmalar sayesinde gerçekleştirilir. Örneğin, sitenizden alışveriş yapan kullanıcıların ortak özelliklerine göre benzer profiller belirlenip hedeflenebilir. Bu, yeni müşteri kazanımı için son derece etkili bir yöntemdir. Hem erişimi genişletir hem de dönüşüm potansiyeli yüksek kullanıcılarla buluşmayı kolaylaştırır.
Retargeting / Remarketing
Retargeting (yeniden hedefleme), web sitenizi daha önce ziyaret eden kullanıcıları başka mecralarda tekrar hedefleyerek reklam göstermeyi sağlar. Bu kullanıcılar, markanızı zaten tanıdığı için dönüşüm oranı daha yüksektir. Retargeting genellikle siteye gelen ama satın alma gerçekleştirmeyen kullanıcıları tekrar geri kazanmak için kullanılır. Google Ads, Facebook ve DSP platformlarında yaygın olarak uygulanır. Kullanıcı deneyimini kişiselleştirir, aynı zamanda reklam bütçesini verimli kullanmaya yardımcı olur.
Frequency Capping
Frequency Capping, bir reklamın aynı kullanıcıya kaç kez gösterileceğini sınırlandıran tekniktir. Sürekli aynı reklamı gören kullanıcıda bıkkınlık yaratmamak ve reklam körlüğünü önlemek amacıyla uygulanır. Örneğin, bir kullanıcıya günde maksimum 3 kez reklam gösterimi yapılması istenebilir. Bu sınır, kampanya performansını artırırken gereksiz harcamaların da önüne geçer. Özellikle retargeting kampanyalarında fazla tekrar, olumsuz marka algısına neden olabileceğinden frequency capping çok önemlidir.
Cross-Device Targeting
Cross-Device Targeting, aynı kullanıcıyı farklı cihazlarda (masaüstü, tablet, akıllı telefon) tanımlayarak tutarlı bir reklam deneyimi sunmayı hedefler. Bu teknoloji, bir kişinin mobilde gördüğü reklama daha sonra masaüstünden erişerek dönüşüm gerçekleştirmesini sağlar. Kullanıcı davranışları giderek çoklu cihazlara yayıldığı için bu tür hedefleme olmazsa olmaz hale gelmiştir. Verinin doğru eşleştirilmesi için çerez (cookie), cihaz ID’si ve oturum açma verileri kullanılır. Böylece kampanyaların etkinliği artar ve kullanıcı yolculuğu daha iyi izlenebilir.
Contextual Targeting
Contextual Targeting, reklamların gösterileceği sayfanın içeriğine göre yapılan hedeflemedir. Örneğin bir yemek tarifi blogunda mutfak ekipmanları reklamı gösterilmesi buna örnektir. Bu yöntem, kullanıcıların ilgi alanlarına göre değil, ziyaret ettikleri içeriklere göre çalışır. Çerez kullanımının azalmasıyla birlikte contextual targeting yeniden önem kazanmıştır. Kullanıcı gizliliğini ihlal etmeden alakalı reklam gösterimi sunar, böylece daha doğal bir kullanıcı deneyimi sağlar.
Behavioral Targeting
Behavioral Targeting, kullanıcıların geçmişteki çevrimiçi davranışlarına göre yapılan hedefleme yöntemidir. Hangi sayfaları ziyaret ettiği, hangi ürünleri incelediği veya hangi içeriklerle etkileşime geçtiği gibi veriler kullanılır. Bu verilerle kullanıcı profilleri oluşturularak, reklamlar daha ilgili ve etkili hale getirilir. Genellikle retargeting ve kişiselleştirilmiş kampanyalarda kullanılır. Ancak GDPR gibi veri koruma düzenlemeleri nedeniyle şeffaflık ve izin mekanizmaları kritik hale gelmiştir.
Cookie Syncing
Cookie Syncing, farklı reklam teknolojisi sağlayıcılarının (örneğin DMP, DSP, SSP) kullanıcıları birbirleriyle eşleştirebilmesi için gerçekleştirdiği veri senkronizasyonudur. Her platform, kullanıcıları kendi tanımlayıcılarıyla izlediğinden, bu kimliklerin birbirine bağlanması gerekir. Cookie Syncing sayesinde kullanıcı hakkında farklı platformlardan toplanan veriler birleştirilir ve daha doğru hedefleme yapılabilir. Bu işlem genellikle bir web sayfası yüklendiğinde, kullanıcının tarayıcısına birden fazla çerez atanarak gerçekleştirilir. Ancak çerezlerin kullanımına getirilen sınırlamalar nedeniyle bu yöntem giderek daha az tercih edilmekte ve yerini yeni kimlikleme sistemleri almaktadır.
Pixel Tracking
Pixel Tracking, kullanıcı davranışlarını izlemek amacıyla web sayfalarına veya e-postalara yerleştirilen 1×1 boyutunda görünmez bir görseldir. Bu izleme pikselleri, kullanıcı bir sayfayı ziyaret ettiğinde ya da e-postayı açtığında tetiklenerek veri toplar. Genellikle reklam görüntüleme, tıklama, form doldurma veya satın alma gibi aksiyonları izlemek için kullanılır. Bu sayede dönüşüm ölçümü yapılabilir ve reklam kampanyaları optimize edilir. Pixel verileri, retargeting kampanyalarının oluşturulmasında ve reklam harcamalarının etkisinin analiz edilmesinde de önemli rol oynar.
Ad Fraud
Ad Fraud (reklam dolandırıcılığı), sahte veya aldatıcı yollarla reklam gösterimi ya da tıklaması yaratarak reklam bütçesinin boşa harcanmasına neden olan eylemleri kapsar. En yaygın türleri arasında bot trafiği, sahte tıklamalar, görünmeyen reklam gösterimleri ve domain spoofing yer alır. Reklamveren, gerçek kullanıcıya ulaşmadan bütçe harcar; bu da hem maddi kayıp hem de düşük ROI anlamına gelir. Özellikle RTB sistemlerinde otomasyon nedeniyle Ad Fraud riski daha yüksektir. Bu nedenle reklam kampanyalarında güvenlik önlemleri alınması şarttır.
Brand Safety
Brand Safety, bir markanın reklamlarının zararlı, hassas veya markayla uyuşmayan içeriklerle birlikte gösterilmemesini sağlamak amacıyla alınan önlemlerdir. Örneğin, bir çocuk markasının reklamının şiddet içerikli bir video ile aynı sayfada çıkması marka imajına ciddi zarar verebilir. Bu nedenle reklamverenler, negatif anahtar kelimeler, kategori engelleme ve içerik filtreleme gibi yöntemlerle güvenli reklam yerleşimleri sağlar. Programatik kampanyalarda bu kontrolü sağlamak daha zor olduğundan özel teknolojiler ve whitelist uygulamaları kullanılır. Brand safety, kullanıcı güveni ve marka algısı için büyük önem taşır.
Ad Verification
Ad Verification, reklamların doğru yerde, doğru formatta ve belirlenen kurallara uygun şekilde yayınlanıp yayınlanmadığını denetleyen süreçtir. Bu sistemler, reklamın gerçekten görünür olup olmadığını, kullanıcıya ulaşıp ulaşmadığını ve marka güvenliği kurallarına uygunluğunu kontrol eder. Ad verification hizmeti sunan şirketler genellikle üçüncü taraf olarak kampanyaları izler. Böylece reklamverenin yatırımının boşa gitmediğinden emin olunur. Bu teknoloji, özellikle büyük ölçekli kampanyalarda kampanya kalitesini güvence altına alır.
Click-Through Rate (CTR)
CTR (Tıklanma Oranı), bir reklamın aldığı tıklama sayısının, gösterim sayısına oranıdır. Örneğin bir reklam 1000 kez gösterilip 20 kez tıklanırsa CTR %2 olur. Bu metrik, reklamın ne kadar dikkat çekici ve etkili olduğunu gösterir. Yüksek CTR, reklamın hem içeriğinin hem de hedeflemesinin doğru yapıldığını gösterir. Ancak tek başına başarı göstergesi değildir; dönüşüm oranları ve kalite puanı gibi diğer metriklerle birlikte değerlendirilmelidir.
Fill Rate
Fill Rate, yayıncıların sahip olduğu toplam reklam envanterinden ne kadarının reklamlarla doldurulabildiğini gösteren orandır. Örneğin bir yayıncı 10.000 gösterime sahip olup yalnızca 7.000’ini doldurabiliyorsa fill rate %70’tir. Düşük fill rate, reklam gelirinin potansiyelin altında kaldığını gösterir. Bu durum teknik sorunlardan, zayıf talep yapısından veya hedefleme kriterlerinin çok dar olmasından kaynaklanabilir. Yayıncılar için bu oranı artırmak, gelir artışı açısından kritiktir.
eCPM (Effective CPM)
eCPM, farklı gelir modellerinden (CPM, CPC, CPA) elde edilen toplam gelirin 1000 gösterim başına düşen kazanca dönüştürülmüş halidir. Bu metrik, yayıncıların farklı kampanyalardan sağladığı performansı karşılaştırmasını kolaylaştırır. Örneğin, CPC bazlı bir kampanya bile olsa, eCPM hesaplanarak genel verimliliği anlaşılabilir. Yüksek eCPM, envanterin verimli kullanıldığını ve reklamların etkili sonuçlar ürettiğini gösterir. Yayıncılar, SSP’ler ve reklam ağları genellikle en yüksek eCPM’i sağlayan reklamı yayınlamak için bu metriği dikkate alır.
Programmatic Guaranteed
Programmatic Guaranteed, reklamveren ile yayıncı arasında sabit bir fiyat ve belirli bir gösterim sayısı üzerinden doğrudan anlaşma yapılan programatik reklam modelidir. Bu model, programatik altyapı üzerinden otomasyon sağlasa da, RTB gibi açık artırma süreçleri içermez. Reklamveren, belirli bir reklam alanını rezerve eder ve yayıncıdan bu alanı garanti olarak alır. Marka güvenliği ve görünürlük gibi kriterlerin ön planda olduğu kampanyalarda sıklıkla tercih edilir. Hem manuel süreçleri azaltır hem de premium yerleşimler için şeffaflık sağlar.
Native Programmatic Ads
Native Programmatic Ads, içeriğe ve platforma doğal şekilde entegre olan reklamların programatik yöntemlerle sunulmasını ifade eder. Bu reklamlar, kullanıcı deneyimini bozmadan içerik akışına uyum sağlar; örneğin bir haber sitesinde makale formatında görünen sponsorlu içerikler gibi. Programatik sistem sayesinde bu tür reklamlar büyük ölçekte otomatik olarak satın alınabilir ve hedeflenebilir. Görsel olarak banner gibi “reklam” izlenimi vermediği için kullanıcı tarafından daha fazla etkileşim alır. Bu da tıklanma oranlarını ve dönüşümleri olumlu yönde etkiler.
Creative Optimization
Creative Optimization, reklam kreatiflerinin (görsel, metin, CTA vb.) performansını test ederek en etkili versiyonun belirlenmesini amaçlayan süreçtir. Genellikle A/B testleri veya çok değişkenli testlerle uygulanır. Hangi kreatifin daha fazla tıklama, dönüşüm veya etkileşim sağladığı analiz edilerek kampanyalar optimize edilir. Bu yöntem, kullanıcıların ilgisini çekecek en iyi mesajı ve tasarımı belirlemede büyük avantaj sağlar. Dinamik reklam kreatifleri (DCO) ile birlikte kullanıldığında, her kullanıcıya özel içerikler sunmak mümkün hale gelir.
Geo-Targeting
Geo-Targeting, kullanıcıların fiziksel konumlarına göre reklam gösterilmesini sağlayan hedefleme yöntemidir. Bu teknoloji sayesinde belirli şehir, ülke, bölge ya da hatta mağaza yakınındaki kullanıcılara özel reklamlar gösterilebilir. Yerel kampanyalar, fiziksel mağaza promosyonları veya belirli bölgelere özel indirimler için ideal bir çözümdür. IP adresi, GPS verisi ya da cihaz konum servisleri aracılığıyla çalışır. Konum bazlı reklamlar, kullanıcıyla daha alakalı mesajlar vererek dönüşüm oranlarını artırır.
Inventory Forecasting
Inventory Forecasting, yayıncıların gelecekteki reklam gösterim potansiyelini tahmin etmesine yardımcı olan süreçtir. Bu tahminler, önceki trafik verileri, sezonluk dalgalanmalar ve kullanıcı davranışları gibi kriterlere dayanır. Özellikle büyük kampanyalar için envanterin yeterli olup olmayacağını anlamak açısından önemlidir. Aynı zamanda fiyatlandırma stratejileri ve kapasite yönetimi için de temel oluşturur. Yayıncıların reklam alanlarını daha etkili satabilmesi için sağlam bir öngörü sistemine sahip olması gerekir.
Attribution Model
Attribution Model, bir dönüşümün hangi reklam etkileşimleri sayesinde gerçekleştiğini analiz eden yöntemdir. Örneğin bir kullanıcı bir reklama tıkladıktan sonra başka bir reklama daha tıklayıp satın alma yaptıysa, hangi adımın dönüşüme ne kadar katkı sağladığını belirlemek gerekir. En yaygın modeller arasında son tıklama (last-click), ilk tıklama (first-click), doğrusal (linear), zaman ağırlıklı ve veri temelli modeller bulunur. Doğru modelin seçilmesi, reklam bütçesinin daha verimli dağılmasına yardımcı olur. Aksi halde yanlış bir temas noktası aşırı değerlenip bütçe boşa harcanabilir.
Conversion Rate
Conversion Rate, reklamı gören ya da tıklayan kullanıcıların yüzde kaçının istenen aksiyonu (satın alma, üyelik, form doldurma vb.) gerçekleştirdiğini gösteren orandır. Bu metrik, kampanyanın başarısını doğrudan yansıttığı için en kritik performans göstergelerinden biridir. Yüksek gösterim veya tıklama sayısı her zaman başarı anlamına gelmez; önemli olan bu etkileşimlerin dönüşüme ne oranda yansıdığıdır. Düşük dönüşüm oranları, kreatif sorunlar, kötü hedefleme ya da kullanıcı deneyimi problemleriyle ilişkili olabilir. Bu nedenle Conversion Rate, sürekli olarak izlenmeli ve optimizasyon yapılmalıdır.
VAST & VPAID
VAST (Video Ad Serving Template), video reklamların farklı platformlar arasında sorunsuz şekilde yayınlanmasını sağlayan IAB (Interactive Advertising Bureau) standardıdır. Yayıncı ile reklamveren arasında reklamın teknik yapısının tanımlanmasını kolaylaştırır ve uyumluluğu artırır. VPAID (Video Player Ad-Serving Interface Definition) ise video reklamların kullanıcıyla etkileşim kurabilmesini sağlar; örneğin üzerine tıklanabilir butonlar ya da anketler eklemek gibi. VPAID sayesinde hem kullanıcı etkileşimi hem de ölçümleme seçenekleri artar. Ancak bazı mobil cihazlar ve uygulamalarla uyumsuzluklar yaşandığı için son yıllarda VAST 4.0 gibi daha güvenli ve hafif çözümler öne çıkmaktadır.
Yorum Bırak